Hİ
ANDANTE DERGİSİ
RÖPORTAJ: MELİKE BAYIK
Yalnızlık Çağı Vol.I isimli sergisiyle 19 0cak -10 Mart 2023 tarihleri arasında Anna Laudel Düsseldorf’ta yer alan Hayal İncedoğan ile Melike Bayık keyifli bir söyleşi yaptı.
Öncelikle günümüz görsel sanatlar alanında disiplinler arası pratiklerde üreten bir sanatçı olarak müziğin üretimlerinizdeki yerinden söz edelim isterim.
Müzik çocukluğumdan beri hayatımın vazgeçilmez bir parçası. Aslında küçük bir kızken müzisyen olmayı hayal ediyordum. Kendi bestelerimi yapıp kendi şarkılarımı söylemek istiyordum, ancak zaman içinde resim hayatımda biraz daha baskın oldu sanırım. Sonrasında ise yine kendimi ifade etmekle ve üretmekle ilgili bu güçlü hissedişte resim dilinin bana yetmediğini fark ettim. Benim seslere ihtiyacım vardı, müziğe ve aynı zamanda hareketli görüntüye...Tüm bu düşüncelerle birlikte multidisipliner diyaloglar kuran işler üretmek daha özgür ve heyecan verici bir deneyim alanı yarattı bana.
ART UNLİMİTED
RÖPORTAJ : MERVE AKAR AKGÜN
20. yüzyıl sonunda başlayan ve 21. yüzyılda devam eden “disiplinlerarası” bakış açısı ve yorumlayış biçimi sanatın olmazsa olmazı haline geldi. Bu bakış açısını ve yorumlayış biçimini sizin sanatınızda da görmek mümkün. Bize disiplinlerarasılığın sanat pratiğinize olan etkilerinden söz etmeniz mümkün mü?
Multidisipliner bir anlayış, sanatı bir bütün olarak düşünmek ve ele almakla ilgili. Bugün sanat nesnesine “eser” değeri veren şeyin; sıra dışı bir yaklaşım ve çağdaş bir önerme ile birlikte onu orijinal kılan bir ifade biçimiyle mümkün olabileceğini düşünüyorum.
Benim üretimlerim zaman içinde tuval resminden yola çıkarak farklı materyallere evrildi. Ama bu süreç sadece biçimsel değil aynı zamanda içerikle birlikte gelişti. Belli anlam katmanları ve farklı disiplinlerden ödünç alınan kavramlarla şekillendi. Bu hem eklektik bir yapı hem metinlerarası düşünceyle ilişkilenen bir tavır. Çocukluğumdan gelen meraklarımla müzik, edebiyat ve sinema gibi farklı alanların etkisiyle bir birikimim oluştu zamanla.
ARTİSANS DERGİ
RÖPORTAJ: ALİ DENİZ
Geçen ocak ayında sona eren “Zamanın Gölgesinde” isimli solo sergisiyle dikkatleri bir kez daha üzerine çeken Hayal İncedoğan, üretimini görsel “çok seslilik” üzerine inşa eden bir sanatçı. Tuval resimleriyle başladığı serüvenini zamanla algıya dayalı projelerle zenginleştiren İncedoğan, sergide yer alan eserlerini ve sanatla ilişkisini anlattı.
Lisans ve yüksek lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde tamamlayan sanatçı ve akademisyen Hayal İncedoğan, ulusal ve uluslararası boyutta birçok başarıya imza atmış bir isim.
Mezuniyetinden bir sene sonra, 2005 yılında Elgiz Müzesi Çağdaş Sanat Koleksiyonu’nda yerini alan sanatçı, 2007 yılında Türkiye çapında gerçekleşen bir yarışma ile New York School of Visual Arts Üniversitesi’nin bursunu kazandı ve yeni medya alanındaki ilk sergisini New York’ta açtı.
ARTDOG ISTANBUL
RÖPORTAJ: ÖZGE TABAK
Şu an hayatta olan insanlar korona virüs gibi global bir salgınla ilk kez karşılaşıyor. Ve dünyada pek çok şey değişti, değişiyor. Bu yaşananların sizin iç dünyanıza, üretiminize, yer verdiğiniz temalara etkisi nasıl oldu, olacak? Yaratıcılığınızı nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz?
Ben, dünyayla birlikte Türkiye sanat ortamının da uzun süredir yaşanan olaylar ve bunların etkisiyle zaten bir tür içe dönüş hali yaşadığını düşünüyorum. Yaşanan son durum ise tüm bunların üzerine geldi. Büyük sanat kurumları, galeriler ve müzelerin yanında elbette sanatçılar da bundan çok etkilendiler. Her durumda sanatçı olarak yapılabileceğiniz en iyi şeyin belli sosyal sorumluluk projeleriyle birlikte yine üretmeye devam etmek olduğunu düşünüyorum. Hem de kesintisiz şekilde, işinize daha çok sarılarak; ama bütünün bir parçası olduğunuzu unutmadan…
MAHLER'İN İZİNDE ZAMANIN GÖLGESİNDE
Çok yönlü pratiklerle çalışan Hayal İncedoğan’ın beş yıllık birikimi üzerine Anna Laudel’de açılan “Zamanın Gölgesinde” isimli sergisi zaman kavramını formalist ve fikirsel açıdan tartışmaya açıyor. Videodan yerleştirmeye kadar birbirinden farklı disiplinlerle kurgulanan sergi, zamanın geçirgen ve değişken formunu soyut bir ayna timsali olarak sunuyor.
Hayal İncedoğan’ın çarpıcı bir görsellik ve belirsiz anlar olarak sunduğu “Zamanın Gölgesinde” sergisi, 19 Ocak 2020’ye kadar Anna Laudel’de görülebilir. Anna Laudel'de gerçekleşen "Zamanın Gölgesinde" sergisi üzerine Hayal İncedoğan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
YAZAR: MELİKE BAYIK
HAYALİN HAKİKATİNE DAİR BİR DENEYİM
Geçtiğimiz hafta sonu Anna Laudel’de sona eren Hayal İncedoğan’ın Zamanın Gölgesinde adlı sergisi “unutuldukça hatırlanacak, tarif edilmeye çalışılmadıkça kendini size rüyalar kadar çıplakça anlatabilecek sessizlik ve sahicilikte” bir sergiydi
Ele aldığı tema doğrultusunda müzik, sinema ve edebiyatı sarmalayan topyekûn estetik üretimi yaklaşımıyla İncedoğan, bu çalışmasında, “zaman” kavramı üzerinde yeniden düşünmemize vesile olabilecek, felsefî ve duyusal bir iklim oluşturmuşa benziyordu.
YAZAR: EVRİM ALTUĞ
Absolute Timelessness
Presenting a conceptual depth with her versatile productions, Hayal İncedoğan presents the collateral aspects of time, space and memory perception spectacularly in her exhibition “In the Shade of Time” in Anna Laudel Gallery.
Fictionalized scientifically by human beings, time is perceived within the permanent and absolute existence of the universe, whereas the comprehension of time within the universal cycle varies from person to person as well as their perception.
Text: Melike Bayık
Translate: Feride Ceyda Erdemli
Mutlak Zamansızlık
Çok yönlü üretimleri ile kavramsal bir derinlik sunan Hayal İncedoğan, Anna Laudel Gallery’deki “Zamanın Gölgesinde” sergisi ile zaman, mekan ve hafıza algısının paralel olan yönlerini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
Bilimsel olarak insan tarafından kurgulanan zaman, evrenin değişmez ve mutlak varlığı içinde algılanırken, evrensel bir döngü içinde zamanın anlaşılma kurgusu kişiden kişiye ve algıya göre değişkenlik gösterir.
Yazar: Melike Bayık
Çeviri: Feride Ceyda Erdemli
İzmir Kültür platformu, 2016 Yıllığı, Akdeniz Akademisi
Sanatçı ve akademisyenim. Uzun zamandır İzmir ve İstanbul arası yaşayarak çalışmalarımı sürdürüyorum. İlgi alanlarım daha çok müzik, sinema ve edebiyat, botanik ile de ilgileniyorum. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında birçok karma ve kişisel sergi yaptım. Çalışmalarımın çoğu bazı müzeler ve önemli sanat kurumları tarafından gösterildi ve sahiplenildi.
Sanat üretmeye başladığım ilk yıllarda, ağırlıklı olarak motif kavramını biçimsel olarak ele aldığım tuval resimleri yapıyordum.
https://issuu.com/izmirkulturplatformugirisimi7/docs/ikpg_yillik_2016_issuu
İzmir Kültür platformu, Sayı: 3, Akdeniz Akademisi, 2016
Sanatçı ve akademisyenim. Uzun zamandır İzmir ve İstanbul arası yaşayarak çalışmalarımı sürdürüyorum. İlgi alanlarım daha çok müzik, sinema ve edebiyat, botanik ile de ilgileniyorum. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında birçok karma ve kişisel sergi yaptım. Çalışmalarımın çoğu bazı müzeler ve önemli sanat kurumları tarafından gösterildi ve sahiplenildi.
Sanat üretmeye başladığım ilk yıllarda, ağırlıklı olarak motif kavramını biçimsel olarak ele aldığım tuval resimleri yapıyordum.
https://issuu.com/izmirkulturplatformugirisimi7/docs/platform_s03_web
Uzayan Zaman, Sonsuzun Sesi Pınar Sönmez
Benim için kıymetli bir an ve cümledir. “Bu sergi bende yazma isteği uyandırdı.”
Hayal İncedoğan’ın gördüğüm ilk sergisi ‘Leylak Şarabı Vol.I’i gezdiğim ânı unutmam. Renkten sese, sunumdan etkiye… Çıktığımda, içime özgürlük rüzgârı gibi vuran yazma isteğini de. Zira, içtenlikli ve farklı malzemelerin kullanıldığı eserler, muhatabına özgürlüğü yaşatır.
İncedoğan’ın ‘Sonsuzun Sesi’ adlı sergisinde de bu özgürlük alanını yaratmaya vurgu ve bağımsız bir hikaye yazma pratiği sürüyor. Düşle karışan gerçekliğe, farklılığın peşinden gidiş eşlik ediyor.
http://issuu.com/artunlimited_tr/docs/artunlimited
OLDMAG.NET
ARALIK 2014
Hayal İncedoğan’ı ‘Wild is the Wind / Rüzgar Yabanidir’ (2012) ve ‘Leylak Şarabı Vol.1’ (2014) gibi eski birer klasik olarak hatırlayacağımız şarkılardan esinli sergiler yapan ve güncel sanatın önemli isimleri arasında yer alan genç bir sanatçı olarak tanıyoruz.
Şu günlerde ‘Leylak Şarabı Vol.II’ için hazırlanıyor. Hedefi ‘Leylak Şarabı’ sergi dizisinin her birini dünyanın farklı bir şehrinde yapabilmek ve interaktif projelerle sergiyi yaşayan, bize dokunan ve dokunabileceğimiz bir forma dönüştürebilmek.
İlhamını çoğunlukla elektronik müzik, botanik ve edebiyattan aldığını söyleyen sanatçı üzerinde çalıştığı yeni serginin, ilk sergiye kıyasla duygusal şiddeti daha yoğun ve felsefi tarafı daha güçlü bir atmosfere sahip olacağını vurguluyor.
Artam Global Art & Design sayı:29 Röportaj: Didem Sandıkçı
Sizi ilk kez Proje 4L Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’ndeki kar taneleri çalışmanızla tanımıştım. Bugün çalışmalarınıza baktığımda aynı çizgide fakat farklı açılımlar, denemeler görüyorum. O zamandan bu yana nasıl gelişti çalışmalarınız, neler değişti, neler aynı kaldı?
O dönem, malzemem ağırlıklı olarak resimdi, bugün farklı teknikler ve materyaller girdi üretimimin içine. Dediğiniz gibi aslında aynı çizgide üretiyorum. Yine motif kavramının farklı açılımları üzerine gelişen işler de çıkıyor. Diğer taraftan kendimi sürekli yenilemeye çalışıyorum. Tek bir kavram ya da tek bir malzemeyle üretimimi sınırlandırmıyorum. Daha çok, esinini müzikten alan ve duygusal kodları ağır basan ama bunun yanında tekrar ve motifi kavramsal bir çerçevede işlere yerleştirmeye çalışan bir yaklaşımım var.
LEYLAK ŞARABI VOL.I KATALOG METNİ
Kişisel Olanın Kolektif Sarhoşluğu / Evrim Altuğ, AICA
Hayal İncedoğan’ın aşk temasına odaklandığı ve yağlıboya, fotoğraf, neon ve video yerleştirme gibi farklı biçimlerdeki işlerini kadınsı bir duyarlılıkla bir araya getirdiği ‘Leylak Şarabı’ sergisinde, bariz bir duygusal ‘iklim’ değişikliği hüküm sürüyor.
Aslında, aşk ile maruz kaldığımız bu tekinsiz, boşluktaki, ani ‘ara’ iklimde öne çıkan, pembe sarı ve sokulgan ‘Sukulent’ çiçeğinin yılda bir kez uç verdiği, ‘Echeveria’ adlı dikensiz kaktüs bitkisi de, bu iklimde başrolü üstleniyor. Aşkın çilekeş yarı aydınlığı ve gönüllü kuraklığında, yaşam ve ölüme karşı verdiği ödün düzeyince güçlenip, besleniyor ve güzelleşip çoğalıyor.
ART / INTERVIEW
Yeni sergisi "Leylak Şarabı" art ON'da izleyici ile buluşan İncedoğan'a merak ettiklerimizi sorduk.
Öncelikle Hayal İncedoğan kimdir?
Lisans ve yüksek lisans eğitimimi Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünde yaptım. 2007 yılında New York School of Visual Arts’ın bursuyla ‘Resim ve Yeni Medya’ alanında çalışmak üzere New York’a gittim. 2005 yılından bu yana da Dokuz Eylül Üniversitesi’nde akademisyen olarak çalışıyorum.
Text by Hazal Ilgım Çelik / Mar 28, 2014
ARTUNLIMITED
Şarkılara Sergi Yapmak / ARTUNLIMITED sayı: 20
Özgül Kılınçarslan
“Wild is the Wind” sergisi ile Nina Simone’un büyüleyici yorumunu bize tekrar hatırlatan Hayal İncedoğan, şarkılarla savrulabilen biri olduğunu, bu nedenle onu sarsacak daha güçlü bir şey çıkana kadar şarkılara sergi yapmaya devam edeceğini söylüyor.
Michel Tournier bir denemesinde “Merdiven götürdüğü yerin öncelemesidir” diyordu. Ne zaman uzun bir merdivenden çıksam bu cümleyi hatırlarım. Az sonra gireceğim atölyenin de aslında bu merdivenlerden başladığını biliyorum.
PORTFOLYO - HAYAL İNCEDOĞAN www.artfuliiving.com.tr
Tuval, resim, fotoğraf, enstalasyon, video ve yeni medya gibi birçok farklı alanda üretimlerini sürdüren genç sanatçı Hayal İncedoğan, kullandığı farklı malzemelerle yeni bir dil oluşturma deneyimi üzerine çalışır.
İlk dönem işleri, çektiği fotoğraflardaki form ve biçimleri soyutlayarak, motifin güncel yorumları üzerinde deneysel bir dille gelişen non-figüratif çalışmalar görülür. Daha sonraki işleri ise, minimal bir tavırla biçimlenen atmosferik tuval resimleri ile farklı materyallerle biçimlenen bir görsel zenginliğe sahiptir.
the 30th contemporary artists istanbul exhibition
30. Günümüz Sanatçıları Istanbul Sergisi kataloğunda yer alan röportajın metnidir. Akbank Sanat Yayınları, 2011
Yapıtlarınızda çıkış noktası olarak kişisel deneyimleriniz mi, kültürel doku
mu yoksa sosyo-ekonomik ve politik yapı mı ön plana çıkıyor? Sergide yer
alan eserinizde çıkış noktanız neydi ve nasıl bir düşünme sürecinden geçti?
Elbette sanatçı olarak tek bir alan sizi besleyemez ya da bunlardan sadece birini referans alarak üretemezsiniz, ister istemez bulunduğunuz coğrafyanın, kültürel yapının, yeni eğilimlerin, size esin veren işlerin merkezinde yaşayıp üretiyorsunuz. Hayatın kendisi kadar kültürel yapı, sosyal yaşantınız, politika, ekonomi, yaşadığınız şehir, etik ve moral değerler üretiminize yön veriyor.
WILD IS THE WIND
The dwelling is (the/a) place I may hesitate between worlds
Fatoş Üstek
"Oh well, memories,” said I. “Yes, even remembering in itself is sad, yet how much more its object! Don’t let yourself in for things like that, it’s not for you and it’s not for me. It only weakens one’s present position without strengthening the former one —nothing is more obvious— quite apart from the fact that the former one doesn’t need strengthening."
Franz Kafka
The threshold of change induces a shift of variables in the equations of memory and the self. The conditions of which certain vocabulary is coded face a quake. It is not only the earth that trembles, but the meanings of those words: Love, despair, reality, conflict, impossibility, melancholia, terror, longing, lack, dream, suicide, revenge, death, freedom, journey, urban, solitude, trace, special...
Conversation
Kasım 2010 Finansbank Private Sanat sayfasında
Didem Yazıcı ile yaptığım söyleşi;
Didem Yazıcı
Your Paintings narrates their own modest stories with literal, restrained and fine aesthetic values. They have the elegance of ‘girl with the pearl earing’ and the responsibility of the conceptual art. What made you paint those abstracted minimal moments?
Painting is actually an attempt to validate your existence in a different way. I think that art can never be perceived apart from the life itself. Like most artists do, I see painting as a tool in order to express my living experiences. Regarding these experiences, I abstract concepts and forms and try to express them in the language of painting. There are always things that motivate me; the music that I listen to, lyrics of a song, the films that I see, a character or just an ordinary detail that I come across with in my daily life inspire my art works.
Gemine Muse Project, Young Artists in European Museums
Gemine Muse Project, Young Artists in European Museums 2005
Curator of Istanbul Exhibition / Fulya Erdemci
Hayal Incedogan’ s paper-cut tableau, relates to the memory of the past as well as the future. She selected bird figures from the 18th century ceramic plates in the collection of the Pera Museum as a starting point. In the ceramics, two birds figure are placed on either side of a three., “Three of Life” , that symbolized life and death. Although ceramics are ornamented with colored patterns and executed with a simplified and stylized folk art style, she renders her work with a bird figure and the plants intertwined around it with a supreme purity, delicacy and precision of line without using any colour, totaly in white.
Gemine Muse Project, Young Artists in European Museums
Pera Museum breathes new life into old art
ISTANBUL - Turkish Daily News | 12/5/2005 12:00:00 AM | THOMAS GROVE
Gemine Muse, a project of the European Union's Culture 2000 Commission, has linked 108 young artists with 37 museums in nine European countries, allowing museums to exchange pieces.
The pieces were created as interpretations of their museum surroundings as much as objects of art. Opposite the museum's Kutahya ceramic tiles collection, Hayal Incedoğan's delicate paper-cut tableau describes the tree of life, a widely used theme in ceramic art. In front of the portraits of Ottoman women, Giulia Caira's video installation shows male hands dressing and undressing a woman, filmed from the back. The third exhibit is Swart's rocking horse gift.